Copyright © 2014 - Tamer Baran - Tüm Hakları Saklıdır.
Bu blogta yer alan yazılar (içerik), 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince eser sahibi olan Tamer Baran'a aittir. Söz konusu içerik eser sahibinin izni olmadan kopyalanamaz,yayınlanamaz...

23 Mart 2011 Çarşamba

72. Koğuş

Uzun yıllardan sonra ilk kez, son derece etkili bir sosyal dram filmi afişlerde. Çoğu filmimizde rastlanan yapmacıklıktan eser yok bu işte.

En sonunda, sinemamızın geleneklerine bilinçle ve samimiyetle sahip çıkan ve belirli bir seviyede başarıya ulaşan bir film yapılabildiği için çok mutluyum…

Sosyal-siyasi dram türü, her dönemde Türk sinemasının ana damarlarından biri oldu. Sinema otoriteleri tarafından seçilen en iyi filmlerimizin listesine bakıldığında bu tür dramların ağırlık kazandığı görülür. Keza, büyük usta kabul edilen üç yönetmenimizin, Lütfi Ö. Akad, Metin Erksan ve Yılmaz Güney’in başyapıtları hep bu türdendir: “Gelin”, “Suçlular Aramızda” ve “Umut” gibi filmler sinemamızın yüz akı olmalarını, biraz da işledikleri insanlık hallerine borçludurlar. Aynı biçimde, sinemamıza yurtdışından en büyük ödülleri kazandıran “Yılanların Öcü” ve “Yol” da bu türden eserlerdir.

Fakat son 30 yıldır sinemamız –toplumsal dönüşüme paralel şekilde- sosyal-siyasi dram türüne sırt çevirdi, bu türden filmler yapıldıysa bile yeterince başarılı örnek çıkmadı. “Babam ve Oğlum”, “Vizontele” gibi son yılların başarılı kabul edilen filmlerinin çoğu komedi-dram türündeydi; drama bu şekilde yaklaşmak daha uygun bulunur hale geldi.

Şimdi, uzun yıllardan sonra ilk kez, son derece etkili bir sosyal dram filmi afişlerde. Murat Saraçoğlu’nun “72. Koğuş”u o kadar başarılı bir çalışma ki, hele de gişesi de yüksek olursa diğer yönetmen ve yapımcılarımıza sosyal-siyasi dram türünün önemi hakkında değerli ipuçları verebilir, ufuk açıcı olabilir.

Filmin başarısında iki önemli etken var: Özellikle teknik alanda hiçbir harcamadan kaçınmayan yapımcı ikili Yavuz Bingöl ve Kerem Alışık’ın ciddi yaklaşımı ve Saraçoğlu’nun yeteneği ve birikimi…

Saraçoğlu hep iyi bir yönetmendi. Ancak önceki filmleri “120”, “O… Çocukları” ve “Deli Deli Olma”da başarının kenarından dönülmüş gibi bir hal vardı. Senaristle ve/veya yapımcıyla tam bir uyum yakalayamadığı, sürece yeterince hakim olamadığı gözleniyordu. Bunu eleştiri olarak söylemiyorum, sadece tespit. Aslına bakarsanız, sinemamızın sağlıklı işleyen bir endüstri olamamasının doğal sonucudur bu; yetenekli yönetmenler bile, sadece senaryo yazmayı değil, yönetmenle uyum içinde çalışmayı da bilen senarist bulmakta zorlanırlar. Proje geliştirmeyi, film tasarlamayı da bilen yapımcı sayısı ise zaten çok azdır. Sinema bir ekip işi olduğu için de bu eksikler yönetmenin belini büker, işine sekte vurur. Saraçoğlu’nun durumu buydu, o yüzden hep bir sonrakinin çok daha iyi olacağını umarak beklemiştim yeni filmlerini.

Bu kez bu durum değişmiş; ilk kez yapım, oyunculuklar ve senaryo Saraçoğlu’nun seviyesine yaklaşabilmiş, bu da filmin başarısını artırmış.

“72. Koğuş” büyük çoğunluğu koğuş, avlu gibi hapishaneye ait kapalı veya duvarlarla çevrili mekanlarda geçen bir film, fakat bunu adeta fark etmiyorsunuz. 1940’lı yılların ağır yoksulluğunu, acıklı insanlık hallerini sergiliyor ve bunu hissettirmeyi iyi beceriyor. Pek çok sahnede seyircinin gözleri doluyor veya yüreği kabarıyor.

Bunun en önemli nedeni ise filmin gerçek bir samimiyetle çekilmesi. Çoğu filmimizde rastlanan yapmacıklıktan eser yok bu işte. Anlaşılan, filme emeği geçen herkes gerçekten yüreğini koymuş ortaya.

Aksayan yerleri var tabii ki, örneğin her iki ölüm de çok kolay, fazla hızlı oluyor. Anlatıcı çoğu bölümde gereksiz, dış ses, perdede gördüklerimizi tekrarlıyor. Bunlar gibi birkaç sorun daha var. Fakat çok da önemli değiller.

Önemli olan, samimiyetle çalışılmış bir sosyal dramın, bu kadar etkili bir filme dönüşmüş olması. Sektördeki tüm aksaklıklara rağmen genç bir yönetmenin bu zor işin altından kalkabilmesi, ve ısrarla, umutla yoluna devam etmesi.

Adını bilmiyorsanız öğrenin; Murat Saraçoğlu yurt dışından önemli ödüller getirecek filmlere de imza atacak.

Yönetmen: Murat Saraçoğlu
Senaryo: Ayfer Tunç (Orhan Kemal’in aynı adlı romanından)
Yapımcılar: Yavuz Bingöl, Kerem Alışık
Oyuncular: Hülya Avşar (Fatma), Yavuz Bingöl (Kaptan), Kerem Alışık (Berbat), Civan Canova (Katil Hilmi), Ayça Damgacı (Ayşe), Nursel Köse (Nedime), Ahmet Mekin (Süleyman), Songül Öden (Meryem), Deniz Oral (Baş Gardiyan), Devrim Saltoğlu (Sölezli).
2011 Türkiye yapımı; 139 dakika
Gösterim tarihi: 4 Mart 2011