Copyright © 2014 - Tamer Baran - Tüm Hakları Saklıdır.
Bu blogta yer alan yazılar (içerik), 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince eser sahibi olan Tamer Baran'a aittir. Söz konusu içerik eser sahibinin izni olmadan kopyalanamaz,yayınlanamaz...

10 Temmuz 2010 Cumartesi

Meraklısına, "Dr. Strangelove" hakkında...



Zamanla anlaşıldı
“Dr. Strangelove” Film, Yönetmen, Uyarlama Senaryo ve Erkek Oyuncu (Peter Sellers) dallarında 1965 Oscar’larında yarıştı, fakat hiçbirini alamadı. O yıl “My Fair Lady” yılıydı ve Akademi üyeleri bu dört ödülün üçünü o filme vermeyi daha uygun buldular. Peter Sellers yerine Rex Harrison seçilirken, yönetmen Oscarı da George Cukor’a verildi.

Bu sonuç bir açıdan normaldi; Akademi üyelerinin çoğu muhafazakardı ve sadece filmdeki Başkan’ın adı bile filmin Akademi çevrelerinde lanetlenmesine yeterdi.

Oscar alamamasının bir başka nedeni de Kubrick’in çağından çok ileri olmasıydı, ki aynı handikapı Orson Welles daha önce yaşamıştı. Sydney Pollack açıklıyor: “Gösterime girip de tartışma yaratmayan bir Kubrick filmi olmadı… Film afişe çıkar, bazıları çok ağır eleştirir, yerden yere vurur, aradan on yıl geçer, film başyapıt ilan edilir.”

En İyi İngiliz Filmi ve En İyi Sanat Yönetmeni (Ken Adams) dallarında BAFTA ödülüne değer görülen film, En İyi İngiliz Senaryosu, En İyi İngiliz Erkek Oyuncu (Sellers) ve En İyi Yabancı Oyuncu (Sterling Hayden) dallarında ise adaylıkla yetindi.

En İyi Avrupa Filmi dalında Bodil ödülüne (Danimarka) değer bulunan “Dr. Strangelove”, en önemli bilim-kurgu ödülü olan Hugo’yu da kazandı. Kubrick, “Lolita”dan sonra ikinci kez DGA (Amerikan Yönetmenler Birliği) Ödülü’ne aday gösterildi ama kazanamadı (Sonraki yıllarda DGA üç kez daha onu aday gösterecek ve başka insanların Kubrick’ten daha iyi yönetmen olduğuna karar verecektir).

1989’da Ulusal Film Koruma Kurulu’nca seçilen “Dr. Strangelove”ın senaryosu da En İyi Amerikan Komedisi dalında WGA (Amerikan Yazarlar Birliği) ödülünü kazandı.

Çoğu Kubrick filmi gibi “Dr. Strangelove” da zamanla daha iyi anlaşıldı, daha çok takdir edildi: Entertainment Weekly dergisince düzenlenen soruşturmada, okur oylarıyla tüm zamanların En İyi 14. filmi seçilen yapıt, Amerikan Film Enstitüsü’nün En İyi 100 Komedi Filmi listesinde üçüncü sırada yer aldı. Yine AFİ’ne göre “Dr. Strangelove” sinema tarihinin en önemli 26. filmi. Total Film dergisinin okurlarına göre 24. En İyi Komedi Filmi olan eser, Filmcritics.com sitesinin eleştirmenlerine göre ise tüm zamanların en komik filmi. ABD’nin en ünlü film eleştirmeni olan Roger Ebert de filmin “gelmiş geçmiş en başarılı politik taşlama” olduğunu söylüyor.


Strangelove ve seks
Kubrick için nükleer savaş tehdidi ve Soğuk Savaş, erkeklerin cinselliğe yaklaşımıyla, daha doğrusu kendi cinsel kimliklerine verdikleri önemle birlikte ele alınması gereken olgulardı. Dolayısıyla filmde cinselliğin önemli yer tutmasını istiyordu.

Ve Kubrick sözünü sakınmayan bir adam olduğundan filmin seksle ilişkisini daha jenerikten başlayarak ortaya koydu.

İki uçak havadadır, aralarındaki -erkek cinsel organına çok benzeyen- boru aracılığıyla biri ötekinin deposunu doldurur. Bu sırada fonda ünlü pop klasiği “Try A Little Tenderness” çalmaktadır. Şarkı cinsellikle ilişkilidir ve söz yazarı, bir erkeğe “Biraz Şefkatli Ol” demektedir, tabii ki kastettiği seks sırasındaki davranışlardır.

Cinsellik, filmde işlenen olayların, yani sonuçta dünyanın yok olmasının temel nedeni olarak karşımıza bir kez daha çıkar: General Ripper’in yürekten inandığı komployu (vücut sıvılarının zehirlenmesi) açıklarken taşıdığı eda, iktidarsız olduğunu ima eder. Sanki bir alanda kaybettiği iktidarı başka bir alanda aramaktadır. Bunu doğrularcasına, Mandrake’ye teorilerini ve planlarını anlattığı sahnelerde elinde olan dev puro (fallus simgesi) emrindeki askerler teslim olunca yok oluverir.

Ayrıca anlatmakta olduğu gelecek tasarımından heyecanlanan Strangelove’ın tekerlekli iskemleden fırlayıp, ayakta olduğunu fark edince “Mein Führer… Yürüyebiliyorum.” diye çığlık atmasının ereksiyonu simgelediği konusunda neredeyse tüm uzmanlar hemfikir. Çünkü o an Strangelove’ın iktidara kavuştuğu andır.

Tuhaf aşk, tuhaf adlar
Filmde cinselliğin yerini en çok vurgulayan unsur ise karakterlere konan isimler.

ABD Başkanı’nın ilk adı Merkin, argoda kadın cinsel organı anlamına geliyor, soyadı Muffley ise cinsel organ çevresindeki kıllı bölge demek.

SSCB Başkanı Dimitri Kissoff’un soyadı “öpmek” fiilinden, Rus Büyükelçisinin soyadı olan Sadesky ise “sadist” kelimesine de kaynaklık eden cinsel deneyimleriyle ünlü yazar Sade’nin isminden türetilmiş.

George C. Scott’ın canlandırdığı generalin adı “buck”, “aygır” demek, soyadındaki “turgid” biyolojide “patlayacak denli sıvıyla dolu” anlamında kullanılıyor, “son” ise “oğul” anlamına geliyor, yani “Aygır Ereksiyonoğlu”…

Mandrake karakterini canlandıran Sellers'ın tipi ve özellikle bıyığı, ismin kökeninin 1911-1993 yılları arasında yaşayan ünlü sihirbaz Leon Mandrake olduğunu düşündürüyor (aynı isimli çizgi roman kahramanı da ondan esinlenilerek yaratılmıştı). Fakat bu ismin cinsellikle ilişkili bir referansı da var: Mandrake cinsel istek ve gücü artırdığı söylenen bir bitkinin adı.

King Kong ünlü dev gorilin ismi, o goril ise ilkel, yıkıcı cinsel tutkunun sinema tarihindeki en çarpıcı örneği.

Üssü ele geçiren birliğinin komutanı Albay Bat Guano'nun adı da "yarasa pisliği" anlamına geliyor.

Tüm bunlar içinde en komik isim saldırıyı başlatan General Jack D. Ripper’ınki. Bu subay İngiltere tarihinin ünlü seri katili Karındeşen Jack’in ismini taşıyor, hatta benzerliği tamamlamak amacıyla senaristler araya (okunuşu “the” ekine benzeyen) “D” harfini bile koymuşlar. Burada da cinsellikle bağlantılı bir durum var çünkü Jack the Ripper sadece fahişeleri öldürüyordu.

Ayrıca, Laputa adının iki kökeni var: ilki, “Güliver’in Seyahatleri”nden, Laputa çılgın bilim adamlarının yaşadığı bölgenin adı. Ve eğer “La Puta” diye düşünülürse bu kez sözcük İspanyolca’da “orospu” anlamına geliyor. Binbaşı King Kong’un bombanın üzerinde inişe geçtiği unutulmaz plan, sözcüğün bu ikinci anlamının da dikkate alındığını gösteriyor.


Kim bu Strangelove?
Tekerlekli koltuğa mahkum eski Nazi ve Asi El Sendromu hastası Dr. Strangelove, sinema tarihinin en renkli karakterlerinden biri... Kimden hareketle yaratıldığının belirlenememesi ününü artırmış, strateji ustası Stanley Kubrick ser verip sır vermediği için de bu tartışma günümüze kadar gelmiş… Bu konuda birkaç olasılık var:
Nükleer savaş hakkında kitapları da bulunan ABD’nin eski Dışişleri Bakanlarından Henry Kissinger da Almanya doğumlu. Belirgin aksanıyla tanınıyor ve Strangelove gibi soğuk bir zekası var.

Eski Nazi roket bilimcisi olup savaştan hemen sonra ABD hükümeti için çalışmaya başlayan Werner von Braun, insani değerlere hiç aldırmayan soğuk teorilerle dolu kitapların da yazarı.

Macar fizikçi Edward Teller da adaylar arasında çünkü Teller atom bombası üzerinde çalışmış ve onun teorik çalışmaları sayesinde hidrojen bombası geliştirilmiş. Ayrıca Teller, SSCB ile ABD arasındaki nükleer silah yarışını engellemeye çalışan teorik fizikçi Robert Oppenheimer’ı vatan hainliğiyle suçlamasıyla da ünlü.

Sinema otoritelerinin en çok desteklediği aday ise “Savaş korkunç bir şey, ama barış da öyle” sözünün sahibi, “On Thermonuclear War” (Termonükleer Savaş Hakkında) başlıklı kitabın yazarı, ünlü nükleer savaş teorisyeni Herman Kahn… Bilim dergisi Scientific American kitabın: “tüm yönleriyle kitle imhasını incelediğini” yazmış, “nasıl planlarsınız, nasıl uygularsınız, sorumlusu olduğunuzu nasıl gizlersiniz, nasıl haklı gösterirsiniz”… Ayrıca Kahn, RAND’in en eski çalışanlarından biri. Strangelove’ın filmde RAND’e gönderme yapması ve onun kitaplarında savunduğu fikirlere çok benzer düşünceleri (madenlerdeki yaşam, her on kadına bir erkek vs.) dile getirmesi, Kahn olasılığını güçlendiriyor. Kahn’ın Strangelove’a benzemeyen özellikleri ise ABD’de doğması ve Nazizm’le ilişkisinin bulunmaması… İlginçtir, filmden sonra Kahn’a Dr. Strangelove hakkındaki düşünceleri sorulduğunda şu yanıtı vermiş: “Pentagon’da üç haftadan fazla çalışamazdı… Fazla yaratıcı…”

Strangelove’la ilgili bir başka ilginç not ise çoğu sinema eleştirmeninin Doktor’la 1927 tarihli ünlü Fritz Lang klasiği “Metropolis”teki Rotwang isimli bilim adamı arasında epeyce benzerlik bulmaları. Kubrick bu konuda da sessizliğini korumuş…


Filmden seçme replikler
Filmde kullanılan repliklerin epey bir bölümünün doğaçlama çıktığı çeşitli kaynaklarda belirtiliyor. Hatta George C. Scott bir röportajında filmin senaryosunda tüm oyuncu kadrosunun adının bulunması gerektiğini söylemiş. Fakat şunu da eklemiş: “Tanıdığım tüm insanlar içinde en tuhaf mizah duygusu Kubrick’te vardı.”

Ripper: “Sen hiç su içen bir komünist gördün mü Mandrake? Sadece votka içiyorlar, değil mi? Su tüm hayatın kaynağı. Dünyanın yüzde 70’i su, insanın onda yedisi su. Ve sen ve ben insan olduğumuz için değerli vücut sıvılarımızı suyla ikmal etme ihtiyacı içindeyiz. (…) Suya flor katılması Mandrake, bugüne kadar karşılaştığımız en iğrenç ve tehlikeli komünist tezgahıdır.”

Muffley: “Aloo?... Dimitri, merhaba… Seni iyi duyamıyorum, müziği bir parça kısabilir misin lütfen?.. Hah, böyle çok daha iyi… Evet, seni şimdi gayet iyi duyabiliyorum Dimitri. Sesin temiz, net ve gayet iyi geliyor. Benimki de iyi geliyor, değil mi?.. İyi öyleyse, harika, senin dediğin gibi ikimizinki de gayet iyi geliyor. Güzel… İyi olman harika ve… ve ben de iyiyim... Sana tüm kalbimle katılıyorum Dimitri, iyi olmak harika bir şey… Şimdi, Dimitri, dinle bir saniye… hani hep bombayla ilgili bir terslik olma ihtimalini konuşurduk ya... Bomba diyorum Dimitri, hidrojen bombası. Şimdi… Olan şey.. tam da bu… Üs komutanlarımızdan biri, bir tür… nasıl desem… kafayı biraz oynatmış… Bilirsin böyle şeyleri… Birazcık… Gitmiş, tuhaf bir şey yapmış... Ne yaptığını sana söyleyeceğim Dimitri… Uçaklarına sizin ülkeye saldırma emri vermiş… Bitirmeme izin ver Dimitri… Ben nasıl hissediyorum sence?.. Seni niye arıyorum ki, öylesine arkadaşça muhabbet etmek için mi?.. Canım tabii ki seninle sohbet etmek hoşuma gidiyor. Tabii ki sana merhaba demek çok güzel. Sadece şimdi değil, her zaman güzel, Dimitri…”

Turgidson: “Bir an evvel tüm gücümüzle bütün hava sahalarına ve füze üslerine saldırırsak onları pantolonları inik yakalama şansımız olur.”

Ripper: “Clemenceau savaşın generallere bırakılamayacak kadar önemli olduğunu söylemişti. 50 yıl evvel bunu söylediğinde herhalde haklıydı. Fakat bugün savaş politikacılara bırakılamayacak kadar önemlidir. Onların ne zamanları, ne eğitimleri, ne de stratejik düşünmeye eğilimleri var. Komünist sızmaları, komünist yıkıcılığını, komünist beyin yıkamaları ve değerli vücut sıvılarımızın saflığını bozmak için düzenlenen uluslar arası komünist komploları daha fazla seyretmeyeceğim.”

Muffley: “Ben de üzgünüm, Dimitri… Çok üzgünüm… Tamam, sen benden daha üzgünsün, ama ben de üzgünüm… Ben de senin kadar üzgünüm, Dimitri! Senin benden daha üzgün olduğunu söyleme çünkü ben de senin kadar üzgün olma kapasitesine sahibim… Demek ki ikimiz de çok üzgünüz, anlaştık mı?... Tamam, anlaştık.”

Ripper: “Gizlice yapılan florlama çalışmaları var, tuzu, çorbayı, meyve sularını, sütü, dondurmayı… Dondurma Mandrake, çocukların dondurması!..”

Turgidson: “Şu Kıyamet silahlarından bir tane de bizde olsun isterdim valla.”

Muffley: “O uçağı düşürmeniz lazım Dimitri. Alçaktan uçtukları ve radarlarınıza yakalanmadıkları için üzgünüm, ama onlar bunun için eğitildiler zaten. Bu onların insiyatifinde Dimitri… Dinle bak, uçağın tam olarak nereye gittiğini biliyorsunuz ve eminim tüm hava gücünüz tek bir uçağı durdurmaya yetecektir. Demek istediğim, o Kıyamet Silahı’nın çalışması hiç birimize yaramaz, di mi?.. Dimi… Dimitri, böyle bir anda isterik davranmanın hiç manası yok! Konuşurken ayağın yerde kalsın Dimitri… Sana bir tavsiyede bulunabilir miyim?... Bak Dimitri, elinizdeki her şeyi o iki bölgeye yığın, kaçırmanız mümkün değil, di mi?”


Terry Southern
Kubrick’in Terry Southern’le çalışmak istemesinin en önemli nedeni yazarın hicve yatkınlığı ve bu alandaki başarısıydı. Onu “Dr. Strangelove” için uygun kılan iki önemli özelliği daha vardı: Filmde Rusya’ya nükleer bomba atmayı başaran uçağın komutanı King Kong gibi o da doğma büyüme Teksas’lıydı ve 2. Dünya Savaşı’nda orduda görev yapmıştı.

1958'de yayımlanan ilk romanı “Flash and Fligree”den itibaren başarılı taşlamalarıyla dikkat çeken Southern’in ilginç çalışmalarından bir diğeri "Candy" adını taşıyor. Voltaire'in ülkemizde de iyi tanınan "Kandid ya da İyimserlik" eserinden hareketle yazdığı roman, Christian Marquand tarafından 1968'de sinemaya uyarlandı. Ertesi yıl ise “The Magic Christian” filme alındı, başrolde romanı çok sevdiği bilinen Peter Sellers vardı.

Terry Southern, “Dr. Strangelove” ile başladığı senaristliği sürdürdü. Yazımına katıldığı filmler arasında Norman Jewison'ın Steve McQueen'li poker filmi "The Cincinnati Kid" (1965), John Fowles'ın ünlü romanından William Wyler'ın uyarladığı "The Collector-Koleksiyoncu" (1965), bir Hollywood mezarlığında çalışmaya başlayan genç bir İngiliz şairini anlatan Tony Richardson filmi "The Loved Ones" (1965) ve "Barbarella" (Roger Vadim, 1968) da bulunuyor. Peter Fonda ve Dennis Hopper ile birlikte yazdığı Rock kuşağının efsane filmi "Easy Rider"la (1969) ikinci kez Uyarlama Senaryo dalında Oscar adaylığı kazanıyor.

Büyük Hollywood stüdyolarından birinin porno film yapmaya çalışması üzerine kurulu olan "Blue Movie" isimli romanının film çalışmaları halen devam etmekte. Yönetmen Michael Dowse.


Asi el
Dr. Strangelove’ın bir kolunun kendisinden bağımsız hareket etmesinin nedeni Doktor’un, Asi El Sendromu (AES) hastası olması. İnme veya beyin hasarı sonucu oluşan sinirsel bir rahatsızlık olan AES, beynin iki yarım küresini birleştiren sinirlerin tahrip olmasından kaynaklanır. Hastanın bir eli bağımsız olarak hareket etmeye, sahibinin arzu etmediği şeyler yapmaya başlar. Alien Hand Syndrome adıyla bilinen rahatsızlığa filmden sonra Dr. Strangelove Sendromu da denmeye başlanmıştır.
Doktorun neden böyle tasarlandığı sorusunun yanıtı ise, Strangelove’ın Nazi kimliğinde yatar.

Bir elin bağımsız hareket etmesi olgusu, “Mad Love” (Karl Freund, 1935), “The Hand” (Oliver Stone, 1981), “The Man with Two Brains” (Carl Reiner, 1983), “Liar Liar” (Tom Shadyac, 1997) filmlerinde ayrıca Stanislav Lem’in “Peace on Earth” romanında, Clive Barker’ın “The Body Politic” ve Ray Bradbury’nin “Fever Dream” isimli kısa öykülerinde de kullanılmıştır.


Madde Madde “Dr. Strangelove”
Komedi filmlerini inceleyen “Going Too Far” (Çok İleri Gitmek) isimli kitabında Tony Hendra “Dr. Strangelove”ın “gürleyen mizah”ın en güzel örneklerinden biri olduğunu yazar. Bu tarzın özellikleri, Hendra’nın belirlediğine göre, “güçlü bir düzen karşıtı tavır, koyu hatta karanlık ton ve modern hayat hakkında rahatsız edici sorular içermesi”dir…

Güvenlikle ilgili nedenlerle ABD Hava Kuvvetleri film ekibine B52 uçağının içini inceleme izni vermez. Kubrick ve ekibinin ellerinde sadece bir B52’yi dışından gösteren bir fotoğraf vardır, seti tahminde bulunarak inşa ederler. Kubrick’in efsanevi mükemmeliyetçiliği ve Ken Adams’ın yeteneği sayesinde olsa gerek, yaptıkları set gerçeğe o kadar benzer ki Hava Kuvvetleri gizlice bir B52’nin içine girip fotoğraf çektiklerinden şüphelenir... Yıllar sonra Ridley Scott ekibine filmi izlettirir ve B52’nin içinde geçen sahnelerde makinelerin insanın üstüne geliyormuş gibi olduğuna dikkat çeker. “Alien-Yaratık” filmindeki uzay gemisi setlerinin aynı klostrofobik hissi vermesini istemektedir.

Başkan seçildiğinde Reagan Savaş Odası'nı görmek ister, fakat tabii Pentagon’da öyle bir salon yoktur.

Filmi siyah beyaz çekecek olmasına rağmen Kubrick, Savaş Odası’ndaki masaya yeşil örtü serilmesini ister; onun gözünde o masadakiler dünya üzerine kumar oynamaktadırlar ve örtü yeşil olursa oyuncular bu hissi yaşayabileceklerdir. Öte yandan çoğu eleştirmen, Savaş Odası’nın tasarımının zaten oyun temalı olduğunu savunur: Üzerinde ışıklar yanıp sönen dev SSCB haritası tilt makinesine, yuvarlak masa ise rulet masasına benzetilir.

The Economist dergisinin 11 Mart 2006 tarihli sayısının kapağında ABD Başkanı Bush kovboy giysileriyle bir nükleer bombanın üzerinde dünyaya düşerken gösterilir. Güya Bush “Dr. Strangedeal or: How I learned to stop worrying and love my friend's bomb” isimli bir filmde baş rol oynamaktadır... Dilimize “Dr. Tuhafanlaşma veya Kaygılanmayı Bırakıp Arkadaşımın Bombasını Sevmeyi Nasıl Öğrendim” biçiminde çevrilebilecek bu esprinin kaynağı ABD’nin Hindistan’ın nükleer silahlarına göz yumacağını belirleyen ikili anlaşma.

Filmin ilk test gösterimi 22 Kasım 1963’te yapılacaktır, ancak o gün Başkan Kennedy’nin öldürülmesiyle sadece o gösterim değil, filmin vizyona gireceği tarih de iki ay ertelenir.

“Filmlerde Bir Hayat” belgeselinde Kubrick’in Sellers’ın performansını kaçırmamak için her tarafa kamera koydurduğu anlatılır. Sette bulunanlar Kubrick’in sadece bu filmi yönetirken seyirci gibi davrandığını söylüyorlar, plan çekerken bile özellikle Sellers’ın oyununa kahkahalarla gülermiş.

Dikkatle izlenirse, Pickens’ın yaşam kurtaran gereçleri saydığı sahnedeki ünlü repliğinde aslında “Dallas” kelimesini söylediği görülüyor. Kennedy Dallas’ta öldürülünce bu kelime dublajla “Vegas”a dönüştürülmüştür.

Bir söyleşisinde Southern, Peter Sellers’la ilgili şunları söylüyor: “Onunla çalışmak iki kişiyle çalışmak gibiydi. İnanılmaz yetenekli bir oyuncu. Çok hızlı doğaçlama yapabiliyor. Bir sahneyi veya karakteri birkaç dakika içinde yazılanın çok ötesine götürebiliyor.”

Sellers’ın makyajını tasarlayan Stuart Freeborn’un inanılmaz çalışmaları arasında “2001”in açılışındaki goriller ve “Star Wars-Yıldız Savaşları” filminin kantin sahnesindeki uzaylılar da bulunuyor.

Filmdeki tek kadın oyuncu olan Tracy Reed, “The Third Man-Üçüncü Adam” ve Oscarlarda “2001”i geçen “Oliver” gibi filmlerin yönetmeni Carol Reed’in kızı. Filmde tek sahnesi olan Reed’in fotoğrafı, B52’de King Kong’un okuduğu Playboy’da da bulunuyor.

Kubrick’in filmin finali için Savaş Odası’nda geçen, Rus Büyükelçisinin ve ABD Başkanı’nın da katıldığı bir turta savaşı sekansı çektiği biliniyor. Bu bölümün amacı iki süper devleti yönetenlerin aslında ne kadar çocuk ruhlu olduklarını göstermekmiş. Çektiği bölümleri seyrettiğinde Kubrick oyuncuların çocuklar gibi eğlendiklerini fark etmiş, sekansı fazla hafif bulmuş ve kullanmamaya karar vermiş.

Film+, sayı: 17, Ağustos 2006

4 yorum:

  1. Dr. Strangelove analizin hayatımda okuduğum en iyi yazıydı. Her sinemaseverin okuması gereken bu çok kaliteli ve bir o kadar da keyifli yazı için tebrik ve teşekkürler.

    Nail Elkovan

    YanıtlaSil
  2. tüm yazılarını okumaya çalışıyorum tamer baran. güzel noktalara değiniyorsun genelde. ellerine sağlık.

    YanıtlaSil