Copyright © 2014 - Tamer Baran - Tüm Hakları Saklıdır.
Bu blogta yer alan yazılar (içerik), 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince eser sahibi olan Tamer Baran'a aittir. Söz konusu içerik eser sahibinin izni olmadan kopyalanamaz,yayınlanamaz...

9 Nisan 2010 Cuma

"City Hall"

“City Hall” seyircinin ortak belleğinin gereklerine uymayan, bu açıdan ciddi zaaflar barındıran bir film. Vasat bir senaryodan hareket edilince yönetmenin yetenekleri çok daha önemli hale geliyor. Özellikle “Sea of Love / Aşk Denizi”nde belli bir düzeyi olduğunu kanıtlayan Harold Becker bu kez vasat bir iş çıkarmış

Tim Robbins’in “Bob Roberts”ı Holivud’da yapılan en sert politik filmlerden biriydi yakın döneme kadar. Ardından Oliver Stone “JFK”da başladığı cümleyi “Nixon”la tamamladı ve Holivud için politik filmlerin tanımı değişti. Artık siyasi filmler 60’larda Sydney Lumet’nin öncülüğünde gelişen toplumsal/politik filmlerden farklı olmak zorundalar. “Three Days of the Condor / Akbabanın Üç Günü”, “All the President’s Men / Başkanın Bütün Adamları” gibi filmlerde Holivud tarihinde ilk kez geniş yığınların dikkatine sunulan politik gerçekler artık vaka-i adiyeden sayılıyor. Politikacıların çeşitli çıkar çevreleriyle ilişkileri, iktidarlarını korumak için yasadışı yollara başvurmaları, giderek kendi iktidarlarının kurbanı olmaları gibi gerçekler artık sinema seyircisinin ortak belleğinde yer etmiş durumda. Çünkü 60’larda başlayan özgürlük hareketi tamamlanamamış olsa da, Holivud yöneticilerinin seyirci için ille de tozpembe filmler gerekmediğini görmelerini sağladı, bu da politik filmlerin içeriğinde bir değişime yol açtı. Herkesin bildiği şeyleri, herkesin bildiği biçimlerde sunmanın artık hiçbir çekiciliği yoktu doğal ki. İçerikteki ciddi yenilenme zorunluluğu biçimde de etkisini gösterdi, filmler “gerçeği aktaran” olmaktan çıkıp, “bilinen gerçekliğe oturan”a dönüştüler, örneğin “Serpico”da sergilenen polis teşkilatındaki pislikler, “Internal Affairs / Gizli İlişkiler”de dikkat çeken bir suçlu portresi ve hatırı sayılır bir gerilimle birlikte verildi. İki güçlü karakterin çatışması ve sürekli tırmandırılan gerilim olmasa film çok zayıf kalacaktı, çünkü seyirci filmin gösterdiği polis tipini, rüşvet vb. kirli işleri zaten önceden görmüştü.

“City Hall”la ilgili ilk problem tam bu noktada başlıyor. Proje New York Belediye Başkanı John Pappas ile genç yardımcısı Kevin Calhoun arasındaki ilişki üzerine ya da gerçeği keşfeden idealist gencin trajedisi üzerine temellendirilmemiş, bir polisiye entrika çevresine oturtulmuş. Bu durumda entrikanın çok sağlam ve sürükleyici olması gerekiyor ama “City Hall” bu açıdan tüm umutları boşa çıkarıyor. İzlenen yöntem, bulunan ipuçları ve olaya karışan insanların kişilikleri açısından hiç ilginç olmayan entrikanın sonunda keşfedilen tek şey Başkan’in yasadışı işlere bulaştığı bilinen bir takım adamlarla ilişkileri olduğu…

“City Hall” seyircinin ortak belleğinin gereklerine uymayan, bu açıdan ciddi zaaflar barındıran bir film. Örneğin denizdeki ölüm sekansında cesedin bulunduğu sahne öyle düzenlenmiş ki, çok önemli bir şey seyredecekmiş duygusu geçiyor seyirciye. Ve sonuç düş kırıklığı oluyor çünkü seyirci önceki filmlerin kazandırdığı deneyim sayesinde o adamın öldürüleceğini zaten biliyor.

Bu olumsuzluk filmin senaryosundan kaynaklanıyor doğal olarak. Senaryoda başka sorunlar da var, örneğin Bridget Fonda’nın bu filmde ne aradığını sorguladığınızda doyurucu bir yanıt bulamıyorsunuz. İki erkeğin ilişkisini anlatan ve 8-10 sert erkek tipi daha gösteren bir filmde genç ve güzel bir kadının bulunması gerektiği düşünülmüş olsa gerek.

Vasat bir senaryodan hareket edilince yönetmenin yetenekleri çok daha önemli hale geliyor. Özellikle “Sea of Love / Aşk Denizi”nde belli bir düzeyi olduğunu kanıtlayan Harold Becker bu kez vasat bir iş çıkarmış. İntihar sekansı dışında (özellikle evdeki sahne çok güzel) kayda değer bir başarısı yok. Gerilim kurmakta usta olarak bilinen yönetmen bu kez senaryonun sahip olduğu gerilimi de perdeye yansıtamamış. Kilisedeki söylev sahnesinde olağanüstü bir oyun çıkaran Pacino bildiğimiz ustalık düzeyini korurken, az tanınmış iyi Holivud oyuncularından John Cusack da ona başarıyla eşlik ediyor. Yan rollerde yer alan iki önemli isimden Martin Landau yeterince değerlendirilememiş, Danny Aiello ise gayet iyi, özellikle intihar öncesi karısıyla konuştuğu sahnede mükemmel.

Zaten “City Hall”dan geriye kalacak tek şey oyuncularının başarısı…

Sinema, sayı: 20, Haziran 1996

City Hall
Yönetmen:
Harold Becker; Senaryo: Ken Lipper, Paul Schrader, Nicholas Pileggi, Bo Goldman; Yapımcılar: Edward Pressman, Ken Lipper, Charles Mulvehill, Harold Becker; Görüntü yönetmeni: Michael Seresin, Jamie Silverstein; Müzik: Jerry Goldsmith; Kurgu: Robert C. Jones, David Bretherton; Oyuncular: Al Pacino (John Pappas), John Cusack (Kevin Calhoun), Bridget Fonda (Marybeth), Danny Aiello (Frank), David Paymer (Abe), Martin Landau (Yargıç Walter Stern), Anthony Franciosca (Paul); 1996 ABD yapımı, 111 dakika; Dağıtımcı firma: Özen Film; Gösterim tarihi: 10 Mayıs 1996

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder