Copyright © 2014 - Tamer Baran - Tüm Hakları Saklıdır.
Bu blogta yer alan yazılar (içerik), 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince eser sahibi olan Tamer Baran'a aittir. Söz konusu içerik eser sahibinin izni olmadan kopyalanamaz,yayınlanamaz...

4 Aralık 2009 Cuma

"Bıçak Sırtı"

Hollywood için B sınıfı sayılabilecek bir bütçeyle (10 milyon $) çekilen “Bıçak Sırtı”nın yarattığı olumlu tepkileri de bu yılın vasat ortamı içinde değerlendirmek gerekiyor

69. Oscar ödülleri, Akademi’nin alışkanlık, eğilim ve zaaflarını bilenler için bile şaşırtıcıydı. Hollywood’un yönelimlerini belirlemesi ve gözden kaçabilecek eser ve yaratıcıları değerlendirmesi bakımından bir önem arz eden Oscar ödülleri bu yıl çok net bir mesaj taşıyordu: “Artık iyi filmler yapmalıyız!..”

Yaklaşık 30 yıldır yönelimini değiştirmiş bulunan Hollywood’da, teknolojinin baş döndürücü ilerleyişi ve sinema seyircisinin ortalama yaşının küçülmesi dolayısıyla giderek daha fazla oranda “sığ film” üretilir olmuş, Oscar’a aday bulmak bile güçleşmişti. Yine de her yıl birkaç iyi Hollywood filmi çıkıyor, arada bir “Braveheart-Cesur Yürek” gibi mükemmel ataklar yapılıyor, idare ediliyordu.

Bu yıla kadar…

Hollywood’un dinamosu olan popüler sinemanın önemli dallarda yalnızca “Jerry Maguire” ile temsil edildiği 69. Oscar ödülleri Avrupa sanat ve Amerikan bağımsız sinemasına bir övgüye dönüştü: “Fargo”, “Shine”, “Secrets & Lies-Sırlar ve Yalanlar” ve “English Patient-İngiliz Hasta” önemli dallarda hatırı sayılır sayıda adaylık aldılar.

Akademi -her zaman yaptığı gibi- yüksek teknoloji ürünü filmleri teknik kategorilere sıkıştırmış, “The Crucible-Cadı Kazanı”, “Romeo & Juliet” gibi fazla politik ve bağımsız tavırlı filmlerden de uzak durmuştu. Bu sefer durum o kadar vahimdi ki geriye fazla bir şey kalmadığı için son derece vasat bir film olan “İngiliz Hasta” (görüntü, kurgu gibi hiç hak etmediği dallar da dahil olmak üzere) 9 ödül alarak sinema tarihinin en çok Oscar alan 5 filmi arasına girdi.

Vasat yılın -genelde doğru seçimlerin yapıldığı- yönetmen, senaryo ve görüntü dalları da olağanüstü olamazdı; parlak adayların yarışmadığı özgün senaryo dalında heykelcik “Fargo”ya verilirken, uyarlama senaryo dalında ise kendi oyunundan senaryo dersi olabilecek denli iyi bir uyarlama yapmış olan Arthur Miller’a gitmesi beklenen ödül (“Romeo & Juliet” aday bile değildi!) “Bıçak Sırtı”nın oldu.

Beklentiler boşa çıkıyor
Hollywood için B sınıfı sayılabilecek bir bütçeyle (10 milyon $) çekilen “Bıçak Sırtı”nın yarattığı olumlu tepkileri de bu yılın vasat ortamı içinde değerlendirmek gerekiyor. İçinde bulunduğumuz dönemin yıldızları -Abdurrahman Çelebi misali- sıradan öyküleri ilkel bir anlatımla aktaran “Sırlar ve Yalanlar” gibi filmlerse “Bıçak Sırtı”na yapılan tezahürata da şaşmamak lazım.

Sıra dışı bir karakteri işleyen hikaye, son derece düz, zaman zaman temposu tümüyle düşen bir senaryo aracılığıyla daha en başlarda tahmin edilebilen bir finale doğru ağır aksak ilerliyor. Senarist-yönetmen Billy Bob Thornton 135 dakika boyunca “bir şey söyleyecekmiş” duygusu yaratıyor ama sonuçta beklentileri boşa çıkarıyor. Bu filmin senaryo ödülü almasına yol açan -senaryonun- teknik düzeyi olmadığına göre herhalde ana karakteri ve işlenen sıcak dostluk hikayesi olmalı; yani daha önce çok daha iyilerini gördüğümüz birkaç cılız motif…

Thornton’un asıl başarısı Karl karakterine getirdiği olağanüstü yorum; ortada gerçekten önemli bir oyunculuk başarısı var. Keza başbelası Doyle rolünde Dwight Yoakam ve eşcinsel Vaughan’da Johnny Ritter da çok iyiler.

Ana karakterinde asıl girmesi gereken alanlara gir(e)meyen, örneğin Karl’ın sevgiyle ilişkisini derinlemesine işleyemeyen, cinayet ve toplum dışı olma temalarını yeterince irdelemeyen Thornton, “Bir daha öldürmeyeceğim” dedirttiği kahramanına yeni bir cinayet işletmek için hayli ter döküyor. Çocukken işlediği iki cinayet yüzünden 25 yılını bir akıl hastanesinde geçiren Karl’ın “toplumu bir pislikten temizlemesini” -satır aralarında ek bir söylem olmadığı için- onaylamak mümkün değil. Hele de filmin bu finalinin, çocuklara yönelik şiddetin arttığı günümüzde net bir mesaj olarak algılanacağı ve akıllara “Death Wish-Öldürme Arzusu”nu getireceği bu kadar belliyken…

Böylece tek kayda değer senaryo unsuru (Karl ile Frank arasındaki özdeşleşme) de gümlemiş oluyor. Karl, Doyle’u aslında Frank’in yerine öldürüyor, tek arkadaşının yaşamı da kendisininkine benzer acılarla dolmasın diye…

Fakat işte sinema böyle bir sanat; bir şeyi düşünmekle perdeye layığıyla aktarabilmek arasındaki fark bazen bu kadar ciddi boyutlarda olabiliyor…

Yeni Ufuk sinema eki, sayı: 3, 5 temmuz 1997

Sling Blade-Bıçak Sırtı
Senaryo ve yönetim:
Billy Bob Thornton (Kendi oyunundan); Yapımcılar: David L. Bushell, Brandon Rosser; Görüntü yönetmeni: Barry Markowitz; Müzik: Daniel Lanois; Kurgu: Hughes Winborne; Oyuncular: Billy Bob Thornton (Karl), Dwight Yoakam (Doyle), J. T. Walsh (Charles), Johnny Ritter (Vaughan), Lucas Black (Frank), Natalie Canerday (Linda), Robert Duvall (Karl'ın babası); 1996 ABD yapımı, 135 dakika; Gösterim tarihi: 27 Haziran 1997

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder