Copyright © 2014 - Tamer Baran - Tüm Hakları Saklıdır.
Bu blogta yer alan yazılar (içerik), 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince eser sahibi olan Tamer Baran'a aittir. Söz konusu içerik eser sahibinin izni olmadan kopyalanamaz,yayınlanamaz...

6 Kasım 2009 Cuma

"Yılbaşı Tatili"

İncelikli kurulmuş senaryosu sayesinde film, Amerikan vatandaşlarının pek önem verdiği Şükran Günü “işkencesi”ni sergilerken Foster da aile üzerine düşünce ve sorularını da gündeme getirme fırsatı buluyor

Jodie Foster’ın film çalışmalarında giderek net bir ayrım oluşuyor: Sanatçı sanki oyuncu olarak canlandırdığı karakterlerdeki eksikleri yönettiği filmlerle tamamlamaya çalışıyor. 11 yaşındayken oyunculuğa başladığı ve sinemada 24 yıl geçirdiği halde az sayıda filmde rol alan Foster’ın anımsanan tüm çalışmaları güçlü ama yalnız kadın tiplemeleri üstüne. 1976’daki ünlü “Taxi Driver-Taksi Şoförü”ndeki çocuk fahişe, Oscar kazandığı “The Accused-Sanık”taki tecavüze uğrayan garson, “Silence of the Lambs-Kuzuların Sessizliği”ndeki FBI ajanı ve geçen yıl izlediğimiz “Nell”deki tümüyle toplum dışında büyütülmüş doğa çocuğu… Diğer rollerini de anımsayınca, Foster’ın oyunculuk kariyeri yalnız bireyler sergisinden tablolar gibi görünüyor. Ama “güç”ten söz etmezsek imajı eksik kalır, küçük bedeninden fışkıran enerji ve bakışlarından da belli olan zekasıyla Foster, yalnızken de dimdik ayakta kalabilen kadın rolleri için ideal bir oyuncu. Bu zaten Foster’ın yaşamının özeti: 14 yaşındayken tüm dünyada ünlü olan bir insanın yürüyebileceği bir başka yol olabilir miydi bilinmez.

Bilinen, bir nevi “harika çocuk” olarak büyüdüğü. Bu yüzden olsa gerek 1991’deki ilk yönetmenliği için bir küçük dahinin yaşamına eğilmeyi yeğledi, “Little Man Tate-Küçük Adam”da belki kendisinin de yaşadığı sevgi-zeka ikilemini irdeledi. İyi de yaptı, hem saygı duyulan bir filmle yönetmenliğe başlamış, hem de anne rolü üstlenmiş oldu. İkinci filminde ise bu kez tümüyle kameranın arkasında kalmayı ve kendisi için de önemi çok açık olan aile kurumuna eğilmeyi yeğliyor. “Yılbaşı Tatili” birbirlerini sevemeyecek denli farklı, aralarında yalnızca kan bağı bulunan bir dizi insanın dünyasına başarıyla giriyor, anlaşmazlıklara, ertelenmiş hesaplaşmalara, biriktirilmiş hınçlara eğiliyor. İncelikli kurulmuş senaryosu sayesinde film, Amerikan vatandaşlarının pek önem verdiği Şükran Günü “işkencesi”ni sergilerken Foster da aile üzerine düşünce ve sorularını da gündeme getirme fırsatı buluyor. İnsanların önemsedikleri ama filme alınamamış anıları kendisi kaydetmeyi de ihmal etmiyor filmin sonunda. Mesaj çok açık: Normalde sevmeyeceğiniz insanlar olabilirler ama onlar sizin aileniz, aranızda başka hiç kimseyle kuramayacağınız bir ilişki var.

Woody Allen’ın aynı tür çalışmalarını anımsatan bir film “Yılbaşı Tatili”, aynı zeka ve gözlem gücüyle kotarılmış, ama tadına doyulmaz o yıkıcı mizahı biraz eksik. Ve tabii ki Allen yazıp yönetse küçük burjuva ailesi denen o garip yapının temeline daha fazla dinamit koyardı.

Foster kişilerine sevgiyle yaklaşmayı yeğliyor, “özgürlükler ülkesi”nde eşcinselliğe hâlâ ne kadar katı yaklaşıldığını gösterirken bile yumuşak yaklaşımı elden bırakmıyor. Usta oyuncuların çok sevimli kompozisyonlar çizdiği “Yılbaşı Tatili” küçük ama sevimli ve alçakgönüllü bir film.

Foster’ın kendisi gibi.

Antrakt Sinema Gazetesi, Sayı 10:, 10-16 Ocak 1997

Home for the Hollidays-Yılbaşı Tatili
Yönetmen:
Jodie Foster; Senaryo: W. D. Richter (Chris Radant'ın kısa öyküsünden); Yapımcılar: Peggy Rajski, Jodie Foster; Görüntü yönetmeni: Lajos Koltai; Müzik: Mark Isham; Kurgu: Lynzee Klingman; Oyuncular: Holly Hunter (Clyde Larson), Robert Downey Jr. (Tommy Larson), Anne Bancroft (Adele Larson), Charles Durning (Henry Larson), Dylan McDermott (Leo Fish), Geraldine Chaplin (Glady), Steve Guttenberg (Walter), Claire Danes (Kitten Larson); 1995 ABD yapımı; 103 dakika; Gösterim tarihi: 3 Ocak 1997

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder